28 Şubat 2012 Salı

Sinek Isırıklarının Müellifi

Sanal kitap fuarını bulmuşken dayanamadım aldım gıcır gıcır bir Barış Bıçakçı daha. Sinek Isırıklarının Müellifi.

Cemil romanını yazar, yayınevine bırakır döner ve yayınlanıp yayınlanmayacağına dair cevabı beklemeye başlar, biz romanı okumaya başladığımızda.

Nazlı çalışır, Cemil evdedir.  Kaynayan çaydanlığın mutfağa diktiği o kokulu ağaç (Oktay Rıfat) altında - eğer yaşlanmadıysanız ve torunlarınız muzipçe ayarıyla oynamadıysa saatinizin - toplu konutlarda kurulup bırakılmış, engele takılmadığı sürece sabah öğle akşam diye dümdüz giden günlerin akışı eşliğinde Cemil sızıntıları okuruz sayfalarda.* Kah üst banyodan sızan su, kah gençlikten anlar, kah güve yenikleri, kah cinayeti çözmeme yardım edecek misin diye soran yaşlı komşu teyze, kah onun yazmaya hevesli torunu Berkan, kah torunun sevgilisi, kah Nazlı'nın sevgilisi, kah ölüp giden bir baba. Sonlara doğru sızıntılar arasında göremediklerimiz de çarpıyor arada yüzümüze zıtlıklarda, bazen mahkumların çığlıklarında.

Yazar sevdiği yazarlara, şairlere, şiirlere de selam çakıyor bu eserde.

Yazın sarı sıcak kokusu da geliyor burna,  Nazlı'nın kullandığı deterjanın da, çilek reçelinin de yazarın kısa cümlelerinde.

Filmler vardır, olay anlatmaz bir kesit sunar. Ben o filmleri hiç sevmem. Bu roman da o tarzda, bir kesit sunuyor. Lakin beni benden aldı. Kendi kendime düşündüm, acaba edebiyat daha güçlü bir aktarıma mı sahip de iki aynı tarz bende farklı sanat biçimlerinde farklı lezzetler uyandırıyor.
Gerçi ben Bıçakçı'yı bu kadar sevince yakınımda iki kişinin  yazarı tanıma hevesi oldu kursaklarında kalan. Ama bu sefer de yanıltmadı ben yazar. Bence çok farklı ve başarılı bir üslup.

Yeni eserlerini merakla bekliyorum.

* Kitaptan alıntılarla kurulmuş bir cümle.

1 yorum: