18 Ekim 2011 Salı

Muz Sesleri

Hayatımızın rutinlerinden olan pek çok şeye ilişkin detayları bilmeyiz çoğu zaman. Zeytin.  Ben Egeliyim. Bahçelerdeki zeytin ağaçlarına çok soruluşunu duymuşumdur, yeşil zeytin ağacı mı, siyah zeytin ağacı mı diye.
Keza benim bayıldığım bir meyvedir muz. Annem önüne muz arkasına muhallebi koyarak tamamlamış katı gıdaya geçişimi. Eskilerde çok pahalı olduğunu bilirim de, çuk çuk çuk diye kırıla kırıla olgunlaştığını bilmezdim muzların. Ta ki, Ece Temelkuran'ın Muz Seslerini okuyana kadar.

Elimdeki kitaplar bitmişken annemin kitaplığında buldum. Aaaa, sen bunu okumuş muydun şaşkınlığıyla. Daha önce okuyamayanlar, benin Temelkuran ön yargım nedeniyle ilk çıktığında çok da ilgilenmemiştim kitapla. Ama okuyacak başka şey olmayınca başladım bakalım nasılmış diyerek. Güzelmiş. Roman kurgusu zayıf olsa da, zaten kelime cambazı olduğunu bildiğim Ece, burada da döktürmüş. Hele ki Beyrut'u anlattığı bölüm, kitap elime geçse defalarca okurum defalarca.

Babasının kıbbesine yazdığı mektup bölümleri bilhassa daha keyifli geldi bana. Aradaki gözümüze gözümüze soktuğu mesajlardan arınsa, yazar hedeflediği siyasi roman konusunda daha başarılı olabilir yargısındayım.

Aşina olduğumuz Ortadoğu da, ne sesler çıkara çıkara olgunlaşıyar da farkında değiliz aslında...

Ağustos 2011 - Dikili.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder