16 Mart 2011 Çarşamba

Puslu Camın Arkasından

Sadun Aren'in anılarını anlattığı kitabı Puslu Camın Arkasından. Bu aralar anı kitapları okumak çok hoşuma gidiyor. Türk solunun efsane isminin anılarını okurken kendine ve soldaki gelişmelere eleştirel bakışı hoşuma gitti.

Aren bana çok değişik gelen bir anısını paylaşıyor. Kolhaza toprak devrini yapan Macarlar nedenini şöyle açıklıyorlar :" Biz Budapeşte'ye çok yakınız. Akşamları Budapeşte'ye sinemaya, tiyatroya gideriz. Eğer kendi toprağımız olursa ailecek gidemeyiz" (s.179). Her kuruşunu biriktirip mülk edinmeye çalışan bir kültürün içinden, bu yaklaşım oldukça farklı geliyor.

DİSK için kurulan araştırma merkezinde her pazartesi yapılan toplantılara çaycı kızı da dahil ediyor Aren. Bunu insana saygının gereği yaptığını, sonra üzerinde düşündüğünü dile getirip şöyle devam ediyor :"Bu acaba doğru muydu? Yani eşit olmayan insanlara eşit muamele yapmak doğru mu? Bence yanlış. Eşit olsun, gelsin oraya otursun. Dil bilen, üniversite bitirmiş insanların arasında oturmak belki görünüş itibari ile ilerici gibi ama özünde değil. Bunu sonradan anladım. Herkes birbirine eşittir demekle insanlar eşit olmaz. Eğer o insana gerçekten saygı duyuyorsanız onu eşit olacak biçimde eğitmek, ona katkıda bulunmak lazım. Ondan sonra gelsin o masaya otursun. Öbürü suni birşey oluyor. Üstelik sıkılıyor ve belki kendini aşağılanmış hissediyor" (s.262).

Ve kitabın sonu şöyle bitiyor. "Siz bugünkü dünya, bugünkü toplumumuz hakkında yeni bir şey düşünmek istiyorsanız yeni kavramlar bulmalısınız. Eski kavramlarla yeni birşey düşünemezsiniz." (s.326).

Mehmet Ali Aybar ile ters düşmesini, kendi gözünden Behice Boran'ı ve Aziz Nesin'i, Türkiye İşçi Partisini, tutuklanışlarını, olaylı 1 Mayıs'ı, eleştiriler de alan özelleştirmeye bakışını kendi hayat hikayesinin yanı sıra aktarıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder