29 Haziran 2009 Pazartesi

Masumiyet Müzesi



Nobel'den sonra olmamış bence. Nerede Cevdet Bey ve Oğulları'nın tadı, nerede Sessiz Ev'de kızın ölüvermesinin sarsıcılığı. Giderek daha az beğeniyorum yazarın kitaplarını. Ama okumadan da duramıyorum. Umut Ege'yi emzirirken okuduğum bir kitap. En okunan kitabı diyorlar ama benim en okuyamadığım kitabı oldu. Kitabın en sevdiğim yanı Balıkesir'e giderken, yolda kitabı bitirmeye çalışırken okuduğum ve bana pek uyan bu satırlar oldu:

"Bazen zamanın ne kadar çok akmış olduğunu yıkılan bir binadan, küçük bir kızın çocuklu, neşeli, iri göğüslü koca bir kadın olmasından, ya da gözümün çoktan alıştığı bir dükkanın kapanmasından anlar, telaşlanırdım." (s.488).

Kitabın kahramanı biriktiyor da biriktiriyor, masumiyet müzesinde sergilediklerini. Evde yıllar geçtikçe ve dolaplardan eşyalar taşmaya başlayınca ve bir de yaşamımıza Umut Ege eklenip onun eşyalarına yer gerektikçe, ayıklama hastalığı başladı bende. Her şey çok kullanılır olmalı, çok eşya bulunmamalı felsefesi yerleşti. Biriktirme her insanın içinde var sanırım. Ben de böyle sanal ortamlarda biriktirerek bu yanımı doyuruyorum.

Orhan Pamuk.
592 sayfa, İletişim, 2008 İstanbul
Öznur'dan.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder